1- Devlet kademesinde görev yapan eğitimli kişilerde de milliyet şuuru zayıftır. Yavuz Sultan Selim zamanında Safevi Hükümdarı Şah İsmail’le yapılan savaş sırasında bazı Alevi gruplarının sempati beslemeleri nedeniyle resmi belgelerde Türkmenler için aşağılayıcı ifadeler kullanılmıştır.’’İki Alevi öldüren Cennetliktir’’uydurma hadisi gibi. Hz.Muhammet zamanında mezhep ve Alevilik yoktu !
2- Burdur’da iki komşu kadın tavuğun zarar vermesi yüzünden tartışırlar; Burdur’un yerlisi kadın köyden mahalleye yeni gelene "Pis Türk" der. Daha sonra kavganın seyircisi bir komşu ona “sen Türk değil misin?” diye sorduğunda; (Burdur’da eskiden Rumlar da vardı. 1924 mübadelesiyle Yunanistan’a gitmişlerdir.) "Ben Osmanlıyım" diye cevap verir. 1993 yılı.
3- Burdur’da Yürüklerden İl veya ilçe merkezine yerleşenlere, yerliler; "Görgüsüz, çarıklı, ayran içmesini bile bilmez; höpürdetir, dağdan inme, ne olacak işte Yörük değil mi, düne kadar açlıktan nefesleri kokardı..." gibi sözler kullanmışlardır. Yörük kelimesi: görgüsüz, cahil, kaba, patavatsız, nasıl davranılacağını bilemeyen, hatta aşağılanma, hakaret anlamında kullanılmış bu nedenle Yörüklerde: Yörük asıllı olduğunu, bilmeyenlerden saklamışlardır.
4- Diğer bir yanlış tanımlama da Yörükleri; Alevi (Tahtacı) veya Çingen olarak görmek. Yörükler Alevi veya Çingen sanılmamak için Yörüklüklerini gizlemekte veya inkar etmektedirler. Çünkü Yürüklüklerini ispat edecek veya Çingen, Alevi olmadıklarını gösterecek (çoğunluğu) bilgi ve belgelere sahip değillerdir.
5- Başka Müslüman (Çerkez, Abaza, Kürt, Arnavut gibi) etnik gruplarında yaşadığı köy ve kasabalarda Aleviler kendilerini Türk veya Yörük olarak tanıtmakta, bazı Yöruklerde soyu sopu sorulduğunda Alevilerle aynı guruptan sayılmamak için Türk veya Yörük değiliz demektedirler. Kendi aralarında da "duydunuz mu Türklerin Dedesi ölmüş» şeklinde Alevi yerine Türk kelimesini kullanmaktadırlar. Çünkü Türk kökenli aleviler kendilerini Türkmen olarak tanımlamıyorlar. Aleviler o yörede azınlıkta ise Çepni (Tahtacı) veya Bayındır (Abdal, Evci) diye tanınmaktan kaçınmakta, alevi inancında olduğunu ise hiç söylememektedir. Ancak aynı Yöruklerde olduğu gibi bunlarında aslını çevredeki komşuları bilmektedir. Alevilerin Türkmen ve Alevi sözcüğünü kullanmamasının nedeni; Fatih-Akkoyunlu Uzun Hasan, Yavuz - Safevi Farsi Şah İsmail, 4. Murat ve Sultan Mahmut dönemlerine uzanmaktadır. Kürt, Alevi Kürt, Alevi Türk isyanları ve devletin bu isyanları sert şekilde bastırması. Ayrıca yanlış bir yorum, yaklaşım ve tutumla; Alevilerle Türkmenlerin eşdeğer görülmesi, ilmi yolla halledilecek sorunun askeri tedbirlerle çözülmeye çalışılması,... Alevi Türkleri; günümüze kadar gizlenmeye, toplum dışına ve demokratik olmayan yöntemleri kullanmaya yöneltmiştir.
6- Karaman ilimizin Ayrancı İlçesinde Kırım Tatarları, Yörük ve Türkmenler karışık olarak iskan edilmişlerdir. Cahillik, yoksulluk ve kıskançlık nedeniyle bu üç Türk grubu uzun süre birbirine ısınıp kaynaşamamış, kız alışverişi yapmamışlardır. Komşu kavgalarında Tatarlar; Yörüklere "Kaba Yörük", Türkmenlere ise "Pis Türk" diye hitap etmiş... Zamanla her üç Türk boyuna mensup bu insanların gelir durumları biraz düzelip, çocukları okuyup eğitilince, sosyal ilişkiler gelişmiş, grupçuluk duygusu yerini insani ilişkiye, hoşgörü ve sosyal yakınlaşmaya bırakmıştır. Demek ki insanların karnını ve kafasını doyurmadan çevresiyle barışıklığı sağlanamıyor.
7- Soyadı Kanunu uygulaması sırasında nüfus yazım memuru, ilk defa nüfus Müdürlüğüne kayıt ettiği yörük ailesinin (Lakap bölümüne) oba adını yazmamış, gezgin, sabit yeri olmayan, dolaşan anlamında "Seyyare" ibaresi* deyimini kullanmıştır.